Orjinal haberi görmek için tıklayınız

Zirveye Avrupa’nın pek çok ülkesinden 300’e Türk firmasının yöneticileri katıldı.  ATMB Başkanı Cafer Mahiroğlu, Avrupa’daki Türk işletmelerinin sayısının 140 bin civarında olduğunu belirterek, “Bu işletmeler yaklaşık 640 bin kişiye istihdam sağlıyor ve yıllık ciroları 50 milyar Euro’yu aşmış durumda. Batı Avrupa’daki Türklerin tüketim harcamaları da yaklaşık 23 milyar Euro. Bu verilere göre Avrupa ekonomisinde  etkin, büyük bir gücüz artık. Avrupa’da markalaşma yolunda ilerleyen Türk şirketleri buraya kadar kendi imkanları ile geldi. Bir de arkalarına Türkiye’nin desteğini alsalar, siz mucizeyi o zaman görün” dedi. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ise “Bu firmalarımızın da aynen Türkiye’deki firmalarımız gibi desteklenmesi, önlerinin açılması gerekiyor. Öte yandan yaşlanan Avrupa’da marka satın alarak 
büyüyebiliriz” dedi.

Orjinal haberi görmek için tıklayınız

Avrupalı Türk Markalar Birliği'nden Londra'da 'Marka Zirvesi'

Avrupalı Türk Markalar Birliği'nin Londra'da düzenlediği 'Marka Zirvesi' Ekonomi Bakanlığıbürokratları ile Avrupalı Türk girişimcileri biraraya getirdi.

İngiltere'deki Select mağazalarının sahibi ATMB Başkanı Cafer Mahiroğlu, Avrupadaki KOBİ'lerin önemine dikkat çekerek, Bizler de aynen Türkiye'deki kobiler gibi ilgi ve destek görmeyi bekliyoruz diyerek teşviklerin yeniden düzenlenmesini istedi.

Ekonomi Bakan yardımcısı Adnan Yıldırım ve bakanlık bürokratları, Avrupa'daki Türklerin tecrübe ve birikimlerinden yararlanmak istediklerini ve teşvik desteklerinin buna göre düzenlenmekte olduğunu ifade ettiler.

Ekonomisit Nazif Akpınar'ın moderatörlüğünde Marriot Hotel'de gün boyu devam eden Marka Zirvesi'ne, Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, İhracat Genel Müdürü Veysel Parlak, Daire Başkanı Mehmet Ali Kılıçkaya, İTKİB Başkanı İHKİB başkanı Hikmet Tanrıverdi, Birleşmiş Markalar Derneği Genel Sekreteri Ekrem Utku'nun yanısıraAvrupa'nın farklı ülkelerinden işadamları katıldı.

ATMB Başkanı Cafer Mahiroğlu, Çanakkale şehitlerini anarak başladığı konuşmasında,Avrupa'daki küçük ve orta ölçekli Türk girişimcilerin bulundukları ülkelerdeki ekonomik gücü ve Türkiye'ye katkılarının panaromasını ortaya koydu.

AVRUPA'DAKİ TÜRK KOBİLER DE DESTEK BEKLİYOR

Konuşmasında, Dünya'nin ikinci büyük ekonomisi ve ürünlerini dünyanın dört bir yanına ulaştıran Çin, ihracattaki başarısını, Çinli işletmelerden daha çok, yurtdışında yaşayan vatandaşlarına borçlu olduğunu hatırlatan Mahiroğlu, Bu gerçekten hareketle, Avrupa'daki Türk Kobi'lerinin de, Türkiye'nin ihracatındaki rolünün, ne denli önemli olduğunun altını çizmek isterim. Avrupa'daki Türk Kobi'leri buraya kadar kendi imkanları ile gelmiştir. Bir de destek alsalar, siz mucizeyi o zaman görün. Biz burdayız. Buranın kurallarını, standartlarını, çalışma şekillerini, iş disiplinini daha iyi biliyoruz. Türkiye'den kurulması büyük çaba ve zaman gerektiren ilişkilere zaten sahibiz. Bu sınırlarda karşımıza çıkabilecek sorunları daha hızlı çözebiliyoruz.Türkiye'de kurulu bulunan pek çok işletmenin kendi sektöründe Avrupa'ya ve hatta dünyaya entegre olmasında önemli bir role sahibiz. İşte bu avantajları değerlendirmek amacıyla ortaya çıkan fikrimizi projelendirdik ve hayata geçirdik. Avrupalı Türk Markalar Birliği bu amaçlarla yola çıktı. Birlik olarak, Avrupadaki Türk firmalarının markalaşma yolculuğuna hız kazandırmak en büyük hedefimiz. Böylece devletimizin koyduğu 500 Milyar dolarlık hedefe ulaşmada Avrupalı Türk firmaları da etkin rol oynayacaktır dedi.

Mahiroğlu, Markalaşmak için Avrupa'daki Türk KOBİ'lerin Türkiye'ye daha fazla katma değer kazandırmasının zor olmadığını belirttiği konuşmasında, Türk Hükümeti'nin, ihracatın artırılması ve markalaşma için Türkiye'de yerleşik kobilere destek verdiğini hepimiz biliyoru Avrupa'daki Türkler'a ait kobilerin de, Avrupa'da kurulu olmasına rağmen aslında Türk ekonomisinin bir parçası olduğunu söylemek mümkündür ve bu şekilde değerlendirilmelidir. Avrupa'da bulunan Türk kobileri önemlidir ve bizler de aynenTürkiye'deki kobiler gibi ilgi ve destek görmeyi bekliyoruz dedi.

İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi ve Birleşmiş Markalar Derneği Genel Sekreteri Ekrem Utku yaptıkları konuşmalarda Avrupa'daki Türk girişimciler ve markalaşma üzerinde durdular.

MARKALAŞMAYI GEREKSİZ BİR DETAY OLARAK GÖREN ZİHNİYET YIKILDI

Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım ise konuşmasında 'Rekab' ve 'Markalaşmanın önemi' çerçevesinde bakanlık olurak yapılan düzenlemeler ile ihracat hedeflarını anlattı.

Rekabetin giderek keskinleştiği dünyada, kimlerle nasıl rekabet edeceğinin bilinmesi ve davranış kalıplarının da buna göre belirlemesi gerektiğinin altını çizen Yıldırım şöyle konuştu Rekabetçiliğin sağlamasında en önemli adımlardan biri sürekli yenilikçi bir yaklaşımla hareket etmektir. Markalaşma yolunda farklı olan, yenilikçi çalışma ve buluşları olanlar bir hatta iki adım öne çıkar. Şirketlerimiz için başarının bir sırrı büyüme fırsatlarını yakalamaya çalışırken bakış açılarını değiştirmektir. Kaliteye odaklanan, tasarım ve araştırma faaliyetlerine yatırım yapan, süreç ve otomasyona dönük üretkenlik sağlamayı başarabilen şirketler önemli ve kalıcı markalar yaratabileceklerdir. Strateji belirlemeden dünya markası olmak mümkün değildir. Sizler, iş dünyasının temsilcileri olarak, markalaşmanın öneminin farkında olduğunuz için buradasınız. 'Markalaşma'yı gereksiz bir detay olarak gören zihniyetin hızla yıkıldığını görmekteyiz. Bu zihniyet değişiminde, Bakanlık olarak markalaşma adına ortaya koyduğumuz vizyon ve çeşitli aşamalardaki desteklerin çok büyük katkısı olmuştur; ihracatı öğrenen ve bağlantılar kurarak ürünlerini yurtdışı pazarlarda satmaya başlayan firmalarımız, daha fazla gelir elde etmek için markalaşmaya başlıyorlar.

YENİ DÜZENLEMELERİ SİZLERLE KONUŞARAK TASARLAYACAĞIZ

Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürü Veysel Parlak, teşvik, destekleme konularında katılımcılara detaylı bilgi Verdi. Toplantıya katılanların soru ve sorunlarını da dinleyen Parlak, iş hayatının içindeng elen Bakan Nihat Zeybekci'nin girişimcilerin sorunlarını iyi bildiğini ve tüm düzenlemelerin bu perspektif ile yapıldığını kaydetti.

Parlak, Avrupa'daki Türk girişimcilerin bulundukları ülkelerde bir güç haline geldiklerini hatırlattığı konuşmasında, Türkiye dışındaki Türk girişimcilere ne gibi destekler verilebileceği konusunda bir üst akıl çalışıyor. Bundan sonra planlamalarımızı sizlere danışarak tasarlayacağız diye konuştu.

Orjinal haberi görmek için tıklayınız

Perakende patronlarının ‘başaramazsın, batarsın’ uyarılarına rağmen 2008 yılında 13 milyon sterline iflasın eşiğinde olan İngiliz kadın giyim markası ‘Select’i satın alan ve bir Türk markası haline getiren Cafer Mahiroğlu, şimdi bu başarısını sermaye piyasalarına taşımaya hazırlanıyor. Mahiroğlu, Select’i hem Londra Borsası hem de Borsa İstanbul’da çifte halka açarak (dual kotasyon) bir dünya markası olmayı planlıyor. Bu arada Select’in, Borsa İstanbul’da halka açılan ikinci yabancı şirket olacağı tahmin ediliyor. Türk işadamı Atilla Doğudan’ın Viyana’da kurup büyüttüğü yiyecek-içecek firması Do&Co, halihazırda Borsa İstanbul’da işlem gören tek yabancı şirket. Select’in halka açılması konusunda son bir yıldır hazırlık yaptıklarını söyleyen markanın sahibi Mahiroğlu, bu konuda Borsa İstanbul’un üst yönetimi ile de temas kurduklarını ve İş Yatırım’dan da destek almaya başladıklarını söyledi.

Öğrenci olarak gitti marka satın aldı

Cafer Mahiroğlu, Top Shop, New Look, Dorothy Perkins, Tesco, Evans gibi zincirlere üretim yapan Armondi Tekstil’in sahibi. 1980’lerin başında İngiltere’ye öğrenci olarak gitmiş ve bir süre sonra tekstil işine atılmış. 2008 yılında da müşterisi olduğu orta sınıfa ve 18-25 yaşa hitap eden Select’i satın almış. Borsa İstanbul’un Londra Borsası ile işbirliği nedeniyle düzenlediği konferansta tanıştığımız Mahiroğlu, kriz halindeki bir şirketi bugün nasıl kara geçirdiklerine yönelik başarı hikayesini anlattı.

Mahiroğlu, şirketi satın aldığında mağaza sayısı 350 civarındaymış. Mahiroğlu, “Verimli olmayan mağazaları kapatıp, yeni mağazalar açarak yolumuza devam ettik. Şimdi 250 mağazaya sahibiz. Ayda 4 mağaza açıyoruz. 350 mağazaya kadar çıkacağız” diye konuştu. Türkiye’de Çorlu’da fabrikalarının olduğunu anlatan Mahiroğlu, “Üretimimizin yüzde 50’sini Türkiye’de yapıyoruz. Geri kalanını ise yine fabrikamızın bulunduğu Vietnam ve Romanya’da, ofisimiz yer aldığı Çin’de gerçekleştiriyoruz. 2002 yılından itibaren kara geçtik. 2017 yılında 2.5 milyar dolar ciro hedefliyoruz” diye konuştu.

Dünya markası olmak için halka açılacak

Borsa İstanbul’un Londra Borsası ile anlaşmasının çok önemli olduğunu kaydeden Mahiroğlu, hem Borsa hem de Londra’daki halka arzı nakit kaynak yaratmak dışında kurumsallaşma ve marka değeri için düşündüklerini ifade etti. Mahiroğlu, “Bu halka arzlar ile hem Avrupa’da hem de Türkiye’de güçlü bir marka olmalıyız. Halka arz ile sadece İngiltere değil dünyada tanınacak bir marka haline gelebilirsek bu Türkiye’nin de kazancı olacaktır. Önemli olan halka arz ile bunu sağlayabilmek” diye konuştu.

Londra Borsası hikayeyi satın almıyor

Perakende patronlarının ‘başaramazsın, batarsın’ uyarılarına rağmen 2008 yılında 13 milyon sterline iflasın eşiğinde olan İngiliz kadın giyim markası ‘Select’i satın alan ve bir Türk markası haline getiren Cafer Mahiroğlu, şimdi bu başarısını sermaye piyasalarına taşımaya hazırlanıyor. Mahiroğlu, Select’i hem Londra Borsası hem de Borsa İstanbul’da çifte halka açarak (dual kotasyon) bir dünya markası olmayı planlıyor. Bu arada Select’in, Borsa İstanbul’da halka açılan ikinci yabancı şirket olacağı tahmin ediliyor. Türk işadamı Atilla Doğudan’ın Viyana’da kurup büyüttüğü yiyecek-içecek firması Do&Co, halihazırda Borsa İstanbul’da işlem gören tek yabancı şirket. Select’in halka açılması konusunda son bir yıldır hazırlık yaptıklarını söyleyen markanın sahibi Mahiroğlu, bu konuda Borsa İstanbul’un üst yönetimi ile de temas kurduklarını ve İş Yatırım’dan da destek almaya başladıklarını söyledi.

Halka arzın zamanlaması konusunda ise şimdilik bir karara varmadıklarını kaydeden Mahiroğlu, konuya yönelik şunları söyledi: “Hazırlıklarımıza ve piyasa koşullarına göre halka arzın zamanlamasını belirleyeceğiz. Biz aslında Londra Borsası’nda halka açılmak üzere bir süre önce yola çıktık. Ancak Londra Borsası’nda yatırım henüz gerçekleşmemiş hikayeleri satın almıyor. Ama Borsa İstanbul gibi piyasalarda geleceğe yönelik potansiyel de satın alınabiliyor. Dolayısıyla halka arz için İstanbul’u düşünmeye başladık. Hazırlıklarımızı netleştirdikçe, hem Borsa İstanbul’u hem de Londra Borsası’nda aynı anda halka açılmayı düşünebiliriz. Yani masada dual listing opsiyonu da var. Gelişmelere göre şekillenecek.”

Sokak ticareti ile e-ticaret birbirini beslemeli

Şirketin toplam cirosunun yüzde 10’unun online satışlardan oluştuğunu ve bunu yüzde 1516’lara çıkarmayı planladıklarını söyleyen Cafer Mahiroğlu, çok yakın bir zamanda da Türkiye’ye online satış ile gimeyi planladıklarını ifade etti. Mahiroğlu, “E-ticaret sektörü yeni gelişmekte olan bir sektör. Geçmişe yönelik en fazla 10 yıllık datası bulunuyor. Fakat yavaş yavaş birtakım veriler elde edilmeye başlandı. Örneğin bundan 3-5 yıl önce 'e-ticaret kendi başına ekonomi yaratabilir ve mağazacılığı öldürür mü?' diye endişeler vardı. Fakat bunun böyle olmadığı ve online satışın mağazacılığı desteklediği görüldü. Sokak ticareti ile e-ticaretin birbirine bağımlı olduğu anlaşıldı. Bu ticaretin birbirini beslemesi gerekiyor” diye konuştu.

Orjinal haberi görmek için tıklayınız

İflasın eşiğinde olan İngiliz kadın giyim markası Select'i 2008'de 13 milyon sterline satın alan ve bir Türk markası haline getiren Armondi Tekstil'in sahibi Cafer Mahiroğlu, şimdi bu başarısını sermaye piyasalarına taşımaya hazırlanıyor. Mahiroğlu, Select'i hem Londra hem de Borsa İstanbul'da çifte kotasyon ile (dual kotasyon) halka açarak bir dünya markası olmayı planlıyor. Şirket 2017'de hazırlandığı halka arz için İş Yatırım ile görüşüyor. 

2.5 MİLYAR $ CİRO HEDEFİ 
Cafer Mahiroğlu, Top Shop, New Look, Tesco gibi zincirlere üretim yapıyor. 1980'lerin başında İngiltere'ye öğrenci olarak giden ve tekstil işine atılan Mahiroğlu, 2008'de de müşterisi olduğu Select'i satın aldı. Şu anda 250 mağazaları olduğunu, hedeflerinin ise 350'ye ulaşmak olduğunun altını çizen Mahiroğlu, "2017'de 2.5 milyar dolar ciro planlıyoruz" diye konuştu. 

EROĞLU MODA DEVİ MEXX'İ SATIN ALDI
Eroğlu Holding, geçtiğimiz günlerde iflas eden Hollanda menşeli moda devi Mexx'i satın aldı. Eroğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu, "Mexx, 56 ülkede 500 mağaza, 5 bin satış noktası ve 1.2 milyar euroluk cirosuyla bizim için büyük bir potansiyel barındırıyor. Colin's ve Loft'la 38 ülkede yakaladığımız başarıyı Mexx'le daha da öteye taşımayı hedefliyoruz" dedi. Holding'in Mexx'teki hedefi Türkiye'de 100 mağaza ve 1 milyar TL ciroya ulaşmak. 

Orjinal haberi görmek için tıklayınız

Krize giren şirketi yeniden ayağa kaldırdı

Krize giren İngiliz Select şirketini alan Cafer Mahiroğlu, şirketi yeniden ayağa kaldırdı. Hedef; şu anda 500 milyon dolar olan ciroyu 2017’de 2.5 milyar dolara çıkarmak.

Cafer Mahiroğlu, 1980’lerin başında öğrenci olarak İngiltere’ye gitti. Bir süre sonra tekstil işine atılan Mahiroğlu, bugün Top Shop, New Look, Dorothy Perkins, Tesco, Evans gibi zincirlere üretim yapan Armondi Tekstil’in sahibi. Mahiroğlu, 2007 yılında ise krize giren Select adlı İngiliz kadın giyim markasını satın aldı.

1983’te kurulan ve kısa sürede 350 mağazasıyla İngiltere’nin en köklü markalarından biri haline gelen Select, 2007’de mali krize girince Mahiroğlu, şirkete talip oldu ve satın aldı. Kısa sürede şirketi yeniden ayağa kaldıran Mahiroğlu, hedeflerini de büyük koydu. Şu anda 500 milyon dolar civarında olan şirketin cirosunu 2017 yılında 2.5 milyar dolara çıkarmayı planlıyor.

Haftada 4 mağaza

Verimsiz mağazaları kapatan ve bugün 150 mağazayla müşterilerine ulaşan Mahiroğlu, yıl sonunda bu rakamı 200’e çıkaracak. Her hafta 4 mağaza açtıklarını söyleyen Mahiroğlu, “Şirketi aldığımızda 350 mağazası vardı. Verimsiz olanları kapattık. Şu anda 150 civarında mağazamız var. Yıl sonuna kadar 200 mağazaya ulaşacağız. Yeni mağazaları İngiltere’de açıyoruz. İngiltere dışında Romanya’da 4 mağazamız var. Türkiye’de üretim yapıyoruz. Keşan’da 1.000’e yakın kişiye istihdam yaratıyoruz” diye konuştu.

Türkiye’de İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Bursa gibi büyük şehirlerde mağaza açacaklarını kaydeden Cafer Mahiroğlu, ilk etapta 20 mağaza planladıklarını vurguladı. İngiltere’de faaliyet gösterdikleri 18-25 yaş kadın giyim pazarının 1.6 milyar poundluk bir pazar olduğunu ve burada yüzde 2 paya ulaştıklarını anlatan Cafer Mahiroğlu, şöyle devam etti:

“2017 yılına kadar 2.5 milyar dolar ciroya ulaşmak istiyoruz. Türkiye’nin büyüme planlarımız içinde önemli bir yeri var. İnternet bu anlamda önemli bir potansiyele sahip. Yıl sonu itibarıyla Türkiye’de internetten satışa başlayacağız. Türkiye’de şu anda 4 mağazamız var. Önce internetle büyüyeceğiz ardından mağaza sayımızı arttıracağız.”

Türk markaları için özel birlik kuruyor

CAFER Mahiroğlu, Türk markalarının yurtdışında kendilerini doğru konumlandırması gerektiğine dikkat çekti. Türk markalarının yurtdışında önünü açan bir keşif taburu olmak istediklerini kaydeden Mahiroğlu, “Tecrübemiz var ve Türk markalarının Avrupa’da markalaşma sürecini sağlıklı bir şekilde kısaltmak istiyoruz. Avrupa’da gelecek vaat eden şirketlerin 20 milyar dolarlık iş hacmi olduğu ifade ediliyor. Biz bunları Avrupalı Türk Markaları Birliği çatısı altında toplayacağız. Altyapıyı kurduk. En geç 2014 yılı başında birliği de kurmuş olacağız. Avrupa’daki tüm Türk şirketleriyle görüşüyoruz” diye konuştu.

TURQUALITY DESTEĞİYLE DÜNYA MARKASI OLACAK

SELECT’İN TURQUALITY Programı’na 2011 sonunda dahil olduğuna değinen Cafer Mahiroğlu, programa dahil olduktan sonra Romanya pazarına açıldıklarını ve bu ülkede mağazalar açtıklarını söyledi. TURQUALITY’nin Reklam ve Tanıtım Desteği kapsamında PR çalışmalarını artırdıklarını vurgulayan Mahiroğlu, şöyle konuştu: “Select dünya markası olma yolunda çok emin adımlarla ilerliyor. Ancak markalaşmak zor ve uzun süreç. Bu anlamda yurtdışında marka potansiyeli olan firmaların, marka yatırımlarına destek sağlanmasının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla TURQUALITY Projesi ile başlayan bu süreci çok önemsiyor ve markalaşma adına önemli bir adım olarak görüyoruz.”

Orjinal haberi görmek için tıklayınız

İngiltere'de mağazalar Select mağazalar zinciri sahibi işadamı Cafer Mahiroğlu'nun girişimi ile Avrupalı Türk Markalar Birliği kuruldu. Dün akşam Londra'nın Enfield bölgesindeki Rodeo Restaurant'ta yapılan toplantıya, farklı sektörlerde marka sahibi olun bu ülkede yerleşik Türk işadamları biraraya geldi. Türkiye'nin Londra Ticaret Başmüşaviri Yavuz Mollasalihoğlu'nun da hazır bulunduğu toplantıya, giyim, restaurant, gıda, turizm, emlak, et, eğitim, dayanıklı tüketim maddel...

Orjinal haberi görmek için tıklayınız

Okula gitmek yerine tekstil fabrikalarında ütücülük yaptı. Cafer Mahiroğlu (43) bugün 250 milyon dolar ciroluk Armondi Tekstil’in sahibi. Dorothy Perkins, Top Shop, Evans, Marks & Spencer, BHS, Next, New Look, Matalan gibi dünyaca ünlü markalar için hem tasarım hem üretim yapıyor. Türkiye, Romanya, Vietnam, Gürcistan gibi ülkelerde toplam 10 fabrikası, 5 bin çalışanı var. Armondi, İngiltere’nin önde gelen tekstil firmaları sıralamasında ilk beşte. Tüm bunlardan neden yeni haberimiz oluyor? Çünkü Cafer Mahiroğlu, Türkiye’nin Mango’sunu yaratmak için kolları sıvadı. O buralarda fazla gözükmeye başlamadan biz Londra’ya gidip üniversitelere ders olacak başarı hikayesini dinledik.
Altı çocuklu bir ailenin son üyesi olarak Sivas’ta dünyaya gelir. Daha fazla kardeşi olmamasının tek nedeni, babasının o doğduktan altı ay sonra vefat etmesidir. Dayılarının ve amcalarının desteği ile geçinirler. Cafer daha küçükken İstanbul’a göç ederler. 

10 yaşına kadar abisine baba der, annesinin koynunda uyur. En küçük olmanın verdiği avantajları sonuna kadar kullanır. Ailesinin maddi durumu pek iyi olmasa da kimse ona hiçbir şey hissettirmez. Liseyi zar zor bitirir. Dört yıl boyunca bir yandan da İngilizce kursuna gönderilir. Ailede üniversite okuyan da, İngilizce bilen de yoktur. Herkes Cafer’e umut bağlar. 

Akıllarına önce Almanya gelir. Cafer yanına bir miktar para, pasaport ve uçak bileti alarak Almanya’ya gitmek üzere evden çıkar. Havaalanında Küçük Emrah, Nejat Alp, Güler Duman’ın aralarında olduğu bir grup şarkıcıyla karşılaşır. Hepsini, Unkapanı’nda plak şirketi olan abisiden dolayı tanımaktadır. Londra’ya konsere gitmektedirler. Cafer’in birden içi kıpırdar, Almanya’ya değil onlarla birlikte Londra’ya uçar. O yıllarda Londra’ya vize yoktur, gümrük girişinde de konser grubunun bir üyesi olduğunu söyler, hatta yalandan elinde bir de saz tutar. 

İki gün konser, şarkı, türküyle geçer ama grup Türkiye’ye geri döndüğünde Londra’da yapayalnız kalır. Özel bir üniversitenin İşletme bölümüne kaydolur. Aylığı 20 sterline bir oda tutar. Üç ayda okuldan vazgeçer. Sokaktaki İngiliz dilencileri görünce İngilizce’yi sular seller gibi konuşmakla adam olunmayacağına karar verir. Okuldaki ekonomi hocasının geçim sıkıntısına da tanık olunca pes eder. Ona göre ekonomiyi iyi bilmekle de zengin olunmamaktadır! 

Londra’da yaşayan Türklerin yüzde sekseninin yaptığı gibi bir tekstil fabrikasına işçi olarak girer. Ütücülük, telacılık, makinecilik yapar. Beş altı aya kalmaz patronunun koltuğuna göz diker: "Gözüm kafamdan büyüktü. Patronun dağıttığı haftalığı çalışan işçi sayısıyla çarptığımda çok büyük bir para etmişti. Demek ki en az iki katını kazanıyordu." Rakı sofralarında mesai arkadaşlarını gaza getirmeye çalışır. O yapabiliyorsa biz de yaparız, iş var, işçi var, gelin bir fabrika kuralım, der. Ablasına yazar, abisini arar. 1987 yılında yatırım için gerekli parayı toplar. Fabrika kurulduğunda tek başınadır. Hiçbir arkadaşının gözü onun kadar kara değildir. Bırakın ortak olmayı fabrikada işçi olarak çalışmaya bile yanaşmazlar. Cafer daha amatör, maaşımızı ödeyemez diye düşünürler. 6 tane Pakistanlı ona güvenir ve işi başlar. 

Gerçekten de ilk ay iş bulmakta zorlanır. Bu işi yapan ağabeylerinden yardım ister. Bir tanesi bir sokağın varlığından bahseder. "Git oraya kartlarını bırak, bir arayan çıkacaktır" der. On gün sonra Top Shop için üretim yaptıran bir aracı kapısını çalar. İyi bir iş getirir. Yıl 1994. İşler tıkır tıkır yürümektedir. Çalışanların sayısı 50’yi geçer. Her geçen gün daha çok marka için üretim yaparlar. Cafer’e yanında çalışanlar patron der. Bu onu, yavaş yavaş da olsa havaya sokar: "23 yaşındaydım. İnsanlar bana patron diyorlardı ama patron değildim. Bana iş paslayan aracılar vardı. Bana iş vermedikleri zaman biterdim. Gerçek patron ben olmalıydım. Aradaki adamları ekarte etmeliydim. Ama nasıl yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu."

Aklına gelen ilk şeyi yapar. Çalıştığı aracı firmayı satın alır. Altı ortaklı şirket bir süredir fokur fokur kaynamaktadır. Ortaklar arasındaki anlaşmazlık ayyuka çıkınca şirket iflas bildirir. Cafer’in avukatları tam bu esnada devreye girer. Top Shop, Marks&Spencer gibi önemli markaların fason üretim işini verdikleri şirket onun olmuştur. 

Almıştır almasına da işi bilmemektedir. Büyük markalarla nasıl çalışılır, tasarım nedir, tasarımcı kimdir, tasarlanan şey nasıl pazarlanır, strateji ne üstüne kurulur gibi soruların cevapları koca bir boşluktan ibarettir. İnandığı tek bir doğru vardır. Bu şirketi büyük markalarla hesapları olduğu için satın almıştır. İş yapılan 30 markadan biri bile ona kalsa kárdır. 

İşi nasıl öğrendiğini, Armondi’nin temellerinin nasıl atıldığını şöyle anlatıyor: "Şirketi satın aldığım gün eksiklerimin farkına vardım. Tek avantajım buydu. Bence bu dünyadaki en akıllı adamlar, başkalarının aklını kullananlardır. Ben de öyle yaptım. 6 ortaklı şirketin bir ortağı ayrılmamış, bizimle kalmıştı. O adama yanaştım. İki yıl boyunca haftada en az üç akşam iş çıkışı birlikte yemek yedik. Adamın beyninin içindekileri süngerin sıvıyı emmesi gibi, emdim."

Bu arada başka batık şirketler de satın alır. "Benim hakkımda ufak bir araştırma yapsanız, İngiltere’de aşağı yukarı 20 şirket satın aldığımı görürsünüz. Avukatlar sürekli Cafer bir tane daha var istiyor musun, diye arıyorlardı. Ucuzdu, getirisi iyiydi, alıyordum"

1996’da sistem iyice oturur. Armondi kendi ürünlerini tasarlar, pazarlar. Müşteri ile direkt temas halindedir. Cafer, İngiltere’de üretim işinin tıkandığını hisseder. Sistem değişmekte, iş gücü çok değerlenmektedir. Bu şartlar altında kár etmek güçleşecektir. İngiltere dışındaki ilk fabrikasını İstanbul’da Büyükçekmece’de açar. 58 kişinin çalıştığı modern tesis, kısa sürede 1000 kişinin çalıştığı bir fabrikaya dönüşür. İkinci 1000 kişilik fabrikasını Keşan’da, üçüncüsünü Ürgüp’te, dördüncüsünün Çorum’da açar. 2000 yılına geldiğinde Türkiye de dar gelmeye başlar. 

Romanya’da, Vietnam’da yeni fabrikalar açarken, tasarım departmanını da revize eder, piyasadaki en iyi tasarımcıları alır. Modayı takip edip uygulayan değil, belirleyen olması gerektiğinin farkındadır. Bunu başarır da... İngiltere’nin en ünlü 30 markasına tamamını kendisinin ürettiği tasarımları satar. Ama markaların sahipleri bu durumdan rahatsız olur. Ama Cafer’in önlemi hazırdır. Armondi dışında 10 farklı şirket daha kurmuştur. Siparişleri de bu şirketlere paylaştırmıştır: "Araştırsalar hepsinin altında benim olduğumu bulurlar ama kağıt üzerinde farklı şirketlerin isimlerini görmek bile onları rahatlatıyor."

By Mor geliyor

Tasarımcı deseniz dünyanın en önemlileri bizim şirkette çalışıyor. Üretim deseniz 10 fabrikamız, 5 bin çalışanımız var. Buna güvenerek diyorum ki: Türkiye’nin Mango’sunu, Zara’sını, H&M’ini ben yaratacağım." Markanın ismi "By Mor". Çatalca ve Keşan’da deneme mağazaları açıldı. Yaz sezonu ile birlikte Bakırköy’de dört katlı bir mağaza ile pazara giriş yapacaklar. "Günün trendlerini pazarın ruhuyla harmanlamak bizim işimiz. Egolarından arınmış isimlerle çalışıyoruz. Uçuk kaçık tasarımlar yapmıyorlar. Herkese yakınlar. " 

Orjinal haberi görmek için tıklayınız

Cafer Mahiroğlu Türkiye ’de pek tanınmayan bir tekstilci. Onun hikayesi Türk tekstilcilerinin hikayelerine benzemiyor. Türkiye ’de üretim yapıp yurtdışına açılan biri değil. Kendisinin ağzından laf almak da hiç kolay değil. Yaptıklarını anlatırken daldan dala atlıyor. Vietnam ’dan Londra ’ya uzanıyor. Anlatmaya başlayalım.

Cafer Mahiroğlu dünyaya gözlerini Sivas ’ta 6 çocuklu bir ailenin son çocuğu olarak açtı. Babasını erken kaybetti.

Ailesi İstanbul ’a göç etti. Liseye kadar İstanbul ’da okudu. Ailesi okumasını çok istiyordu, abileri, ablaları onu hep destekledi. ’Dil öğrenmeden adam olunmaz’ sözüne inandılar ve Cafer Mahiroğlu İngiltere ’ye dil öğrenmeye ve işletme okumaya gitti.

İngiltere ’de dil öğrenmeye çalışırken Türklerin yoğun olarak çalıştığı tekstil sektöründe part time iş buldu Mahiroğlu, çünkü aynı zamanda da çalışmak zorundaydı. Kısa zamanda kumaştan, iplikten anlar, kalıp bilir oldu.

Öğrenimini yarıda bıraktı. Şimdilerde bu yüzden pişman olsa da, ’o yaşlarda iş öğrenmek, para kazanmak istedik’ diyor.

İlk 5 tekstil şirketinden biri

Yazmadan da edemeyeceğim.

Cafer Mahiroğlu yaştan konuşmaktan hiç hoşlanmıyor. ’Yaşım yok’ diyenlerden. 20 yıllık bir iş geçmişim var deyince yaşını tahmin ediyorum pek de yanılmadan.

43 yaşındaki Cafer Mahiroğlu ’nun şirketi Armondi , İngiltere ’nin en büyük 5 tekstil şirketi arasında. Armondi , Evans , Wallis , Dorothy Perkins ve Top Shop ’un yanı sıra, BHS , Next , New Look gibi mağazalar için üretim yapıyor.

Yıllık 250 milyon dolarlık cirosu olan Armondi son atağıyla İngilizleri de şaşırttı.

Cafer Mahiroğlu batmak üzere olan 250 mağazalık Select markasını 13 milyon sterline satın aldı. Geçtiğimiz hafta Bakırköy ’de ilk mağazasını açan Mahiroğlu Türkiye ’de de mağazalaşma kararı aldı.

Beni hayalperest bulurlardı

* Londra ’da okurken çalışmaya başlamışsınız...

Evet. İşletme okuyordum, aynı zamanda da çalışıyordum. Galiba hızlı davranmak istedim. Kısa zamanda işi öğrendim, ’İngiliz patronlardan ne farkım var, ben işi biliyorum’ diye düşündüm. Atak davrandım ama çok da zorlandım. Arkadaşlarım beni hayalperest bulurdu.

* İlk nasıl kendi işinizi kurdunuz?

1987 yılıydı. İşi öğrenmiştim. Yatırım için biraz paraya ihtiyacım vardı. Durumu abimlere ve ablama anlattım. Gerekli parayı topladım. Atölye kurdum. İşin ilginç yanı o dönemde başaracağıma 6 Pakistanlıyı ikna etmiş olmamdır. 6 Pakistanlı vardı yanımda çalışan. Sonra siparişlerle büyüdük.

* Ne üretiyordunuz?

Aracı kurumlar vardı, onların verdikleri siparişleri yapıyorduk. Kısa zaman sonra aracı kurumlarla işin yürümeyeceğini de gördüm. Ama o markaların kapısını çalsam, bana iş vermezlerdi. Onlarla çalışan bir firmayı almaya karar verdim.

* O kadar paranız var mıydı?

İşleri iyi gitmeyen bir firmayı aldım. Zaten benim geçmişime baktığınızda bunu görürsünüz, ben hep batma aşamasında olan firmaları alıp ayağa kaldırırım, yeni iş hiç kurmadım. Bunu İngiliz gazeteleri de yazdı.

* Çok uzun süre Türkiye ’de üretim yapmadınız. 1995 yılında ise Türkiye ’de fabrika urdunuz, bu kararı nasıl aldınız?

1995 yılında Türkiye ’de de üretime başladık, çünkü İngiltere ’de maliyetler çok yükseldi. 1995-2000 yılları arasında çok büyüdük. İngiliz kadın giyim markalarının hemen hemen hepsine üretim yapar hale geldik. Ben önce Büyükçekmece ’de bir yer aldım. Türkiye ’de de fabrika kurmadım, kurulu bir yeri aldım, yukarı çıkardım. O dönem Türkiye ’de 2 bin 500 çalışanım oldu.

* Şu anda kaç çalışanınız var?

Şu anda Türkiye ’de 800 kişi.

Vietnam ’da üretimim var

* Başka nerede üretiminiz var?

Romanya, Vietnam ve Gürcistan ’da fabrikalarım var. Romanya ’da 1500 kişi çalışıyor.

* İngiliz gazetelerinde İngiliz markaları için yılda 12 milyon parça üretim yaptığınız yazıyor, doğru mu bu rakam?

Doğru. Bu rakam artacak yakında. Select markasını yeni aldım. 3 ay oldu. Select çok büyüyecek ve benim üretimim de iki katına çıkacak. Şu anda Gürcistan ’da ve Hong Kong ’ta üretim için araştırmalar yapıyorum.

* Select markasını nasıl satın aldınız ?

250 mağazalık bir zincir Select . Batmak üzereydi. Şimdi 125 mağazaya düşürdüm, iş yapmayan mağazaları kapattım. Select İngiltere ’de çok iyi biliniyor. Son yıllarında duraklamadaydı. Şimdi benimle birlikte yeni koleksiyonla çok hızlı büyüyecek. Hedefim 2010’da 500 milyon dolar ciro yapmak. Adımı daha çok duyacaksınız.

* Bakırköy ’de Select mağazasını geçtiğimiz hafta açtınız. Neden Bakırköy ?

Orada 5 katlı kendime ait olan bir yerim vardı. Çok güzel bir mağaza oldu. İlk orada deniyorum ama yeni mağazalar da açacağım.

* Birçok alışveriş merkezi doldu, onlar için geç mi kaldınız?

Alışveriş merkezlerine öncelikle girmek istemiyorum. Halkın yoğun olarak kullandığı caddelerde uygun yer arıyorum.

* Neden?

Tüm alışveriş merkezleri iyi iş yapmıyor. Yıllardır şunu gördüm: Halkın alışveriş yaptığı yere gideceksin, halk senin ayağına gelmeyecek. İşlek caddelerde daha iyi iş olacağını düşünüyorum.

* Sizin hedef kitleniz nedir?

18-35 yaş grubu ve B sınıfı. A değil. A ve A artıyı hedeflemiyorum. Onun altı benim hedefim. Türkiye ’de yüzde 90’a hitap etmek istiyorum.

* Son dönemde Türkiye ’de A ve A artı gelir grubuna hitap eden markaların sayısı arttı . Bunları incelediniz mi?

Ben zor durumda olduklarını sanıyorum . Türkiye ’nin gerçeklerini görüyorum, ülkenin gelişmişlik seviyesi ortada. Biz Rus ya da Arap değiliz, o markalara o kadar para ödeyelim.

Stresimi her gün yüzerek atarım

* Stresinizi nasıl atarsınız?

Her gün yüzerim, nerede olursa olsun yüzmek isterim. Strese teslim olursanız başarılı olamazsınız.

İngiltere ’de en hızlı büyüyen o

Cafer Mahiroğlu ’nun şirketi Armondi , Sunday Times gazetesi tarafından 2000’de, ’Son beş yıldır sürekli yükselen firmalar’ arasında en hızlı ve istikrarlı büyüyen firmalardan biri olarak seçildi

Batanları bilirim hep onları aldım

“İngİltere ’de son dönemde ekonomik darboğaz var, 300 mağaza grubu olan bir grup battı, 170 zincirlik bir grup daha battı... Ben bunlardan haberdarım çünkü hayatım boyunca batanları aldım.”

En çok kızını özlüyor

Cafer Mahiroğlu ’nun Alarasu adında 1 yaşında bir kızı var. İş koşuşturması içinde en çok onu özlüyor.

EN ZOR GÜNÜM

Mağazanın önüne gidip ‘Seni almayacağım’ dedim

Çok zor gün geçirdik. En son olarak Select markasını alırken zorlandım. Londra ’da mağazalarının önüne gidip, ’seni almayacağım’ dedim, ama içimden bir ses de hep ’al’ dedi. Bir hafta her gece evde dolaştım. Zor karar verdim.